DEMOKRASİ – (1950-1980)

1940’ların sonlarına doğru, Cumhuriyet’in ikinci çeyreğine yaklaşmakta olan Türkiye, dünyanın geri kalanıyla birlikte devasa bir değişim dalgasına kapılmıştı ve çağın gerektirdiği yenilenme ihtiyacı iyiden iyiye kendini hissettiriyordu. Peki dönüşümün çarklarını harekete geçiren sihirli kelime neydi? Elbette demokrasi…

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve diktatörlüklerin savaşı kaybetmesiyle, otoriter rejimlerin meşruiyet zemini sarsılmış ve önlenemez bir demokrasi rüzgârı doğudan batıya, kuzeyden güneye, tüm dünyada esmeye başlamıştı. 1923’ten bu yana ülkeyi yöneten tek parti iktidarı, zamanın ruhuna karşı koymadı ve Türkiye tek partili sistemle vedalaşarak çok partili sisteme geçiş yaptı. Kurucu partinin kadrolarından gelen bir grup muhalif ismin öncülüğünde yola çıkan yeni bir parti, gerçekleşen ilk demokratik seçimlerde halkın çoğunluğunun oyunu alarak iktidara geldi. İşte bu, Türkiye’nin demokrasi yolculuğunun öyküsüdür.

1950’lerde Türkiye, dahil olmamasına karşın etkilerinden kurtulamadığı İkinci Dünya Savaşı’nın açtığı yaraları sarmaya çalışıyordu. Bu yaraların en derini ekonomide açılmış, kuruluşuyla birlikte büyük bir atak yapmış ülkenin iddialı kalkınma hamleleri, önüne çıkan engebelerle aksamaya başlamıştı. Bu dönemde halen, halkın büyük çoğunluğu kırsal bölgelerde yaşıyor ve tarımla geçimini sağlıyordu. Fakat yeni hükümet bu olumsuz gidişatı değiştirmeye kararlıydı…

Çocukluğunda, ailesi çalışırken, onun ekinler arasında koşup oynadığı tarlada şimdi kendisi üretim yapan Hasan, Anadolu’da yaşayan bir çiftçiydi. Anne-babasının tarlayı bilek gücüyle çapalarken kullandığı aletler yerine, onun elleri şimdi bir traktörün direksiyonunu tutuyordu. Üstelik Hasan’ın göz bebeği bu traktör Türkiye’de üretilmişti. Şafaktan akşam karanlığına kadar tarlada canhıraş çalışarak geçirilen zahmetli günler geride kalmış, makineleşmiş tarım çağı başlamıştı. Kalabalık şehrin sunduğu fırsatların cazibesine kapılan oğlu, üniversite okumak için köyden ayrılalı çok olmamıştı…

Hükümet, Marshall Planı ile gelen finansal yardım ve Dünya Bankası kredileri ile tarımda endüstrileşmeyi de içeren bir dizi ekonomik reformu yürürlüğe sokmuştu. Barajlar, otoyollar, fabrikalar ve altyapı projelerine büyük yatırım yapıldı. Bunun sonucunda Türkiye ekonomisi hızla büyümeye başladı. Makineleşmeyle birlikte sektör değiştirmek zorunda kalan tarım işçileri, yeni kurulan fabrikalarda çalışmak için kentlere göç ediyordu. Bu, kent merkezlerinin hızla büyümesine yol açtı ve birçok büyük kentin çehresi dönüşmeye başladı.

Türkiye’nin geçirdiği dönüşüm süreci, ekonomi dışındaki alanlarda da bariz göstergeler sunmaktaydı. Bunlardan en önemlisi Batı ülkeleri ile sıkılaşan ilişkiler ve kurulan ittifaklardı. Artık bir NATO üyesi de olan Türkiye, demokrasi bloğunun saygın bir müttefiki olarak anılıyordu. Ancak hiçbir ülkede sancısız bir süreç olarak işlemeyen demokrasiye geçiş, Türkiye’de de beraberinde birtakım zorluklar getirmekteydi…

Eve yeni bağlattıkları telefonun başında, Ankara’da okuyan oğlu Mehmet’le konuşmayı bekleyen Hasan gergindi. Karısı, odanın öbür ucunda ürkek gözlerle onu izliyordu. Ülkedeki gidişat herkes gibi onları da tedirgin etmişti. Oğullarının iyi olup olmadığını öğrenmek istiyorlardı. Karşı taraftan “Alo” sesini duyduktan bir süre sonra Hasan’ın gözleri yaşlarla doldu. Koşup yanına gelen karısı, kötü bir haber alıp almadığını  soruyordu. Hayır, hiç de kötü değildi haberler. Mehmet’in tahsili bitmiş, oğulları mühendis olmuştu…

İktidarının ekonomik atılımlarına karşın, ülkede yoğun siyasi istikrarsızlık yaşanıyordu. Durulmayan sular, dinmeyen huzursuzluklar, her geçen gün yükselen tansiyon, nihayetinde ordunun yönetime müdahalesini getirdi. 1960 yılında başbakanın iktidardan düşürülmesi ve ardından idam edilmesiyle sonuçlanan darbe ilkti, ancak sonuncusu olmayacaktı…

Bugün Türkiye, sarsılmaz bir demokrasiye ve küresel etkileri olan ekonomik bir güce sahip. Yolun buraya kadarki kısmı oldukça çetrefilli, bir o kadar da yorucuydu, lakin aşılan tüm engeller, umudunu asla yitirmeyen bu halkın güçlenmesini ve Cumhuriyet’in olgunlaşmasını sağladı…