İLERLEME (2000-2023)
Türkiye, yüzyılın son çeyreğine büyük bir deprem felaketi, peşi sıra gelen ağır bir ekonomik depresyon ve uzun süredir devam eden siyasi istikrarsızlıkla girmişti. Ancak her karanlık gecenin elbet aydınlık bir şafağı vardı ve milenyum, Türkiye’yi o muhteşem gün doğumuna kavuşturacak olan gelişmelere gebeydi. İşte bu, Türkiye’nin ilerlemesinin hikayesidir.
2000’lerin hemen başında siyasi istikrarın sağlanması ve çoğunluk hükümetinin kurulmasıyla Türkiye bir kez daha, ancak bu kez daha tecrübeli, daha özgüvenli, daha kararlı, daha kuvvetli bir şekilde yaralarını sarmaya başlamıştı. Devlete yön veren yeni vizyon Türkiye demokrasisini güçlendirmeye, ülkenin ekonomik kalkınmasını hızlandırmaya ve onu dünya çapında bir güce dönüştürmeye kararlıydı.
Bu vizyonun birincil önceliklerinden biri, eğitim ve araştırmaya yatırım yapmaktı. Eğitim sisteminde gerçekleşen reformlarla birlikte ilkokuldan liseye tüm öğrencilere okul kitaplarının ücretsiz dağıtılması da dahil birçok devrimsel uygulama hayata geçirildi. Türkiye’nin dört bir yanında yeni üniversiteler kuruldu. Bunun sonucunda üniversiteye giden öğrenci sayısında ve bilimsel araştırmalara ayrılan bütçe miktarında çarpıcı bir artış görüldü. Devlet ayrıca, yeni yollar, köprüler, havalimanları ve enerji santralleri dahil olmak üzere altyapı yatırımlarına da yoğunlaşmıştı. Sağlık sektörü de kökten bir dönüşüm geçirmekteydi.
Türkiye’nin bu dönemini en iyi betimleyecek kavramlardan biri “başarı” olacaktır. Çünkü olgun Cumhuriyet, her sektörde, her alanda rüştünü dünya çapında ispat etmeye, sanatta ve bilimde adını daha fazla duyurmaya başlamıştı. 2003 yılında Sertap Erener ile Eurovision birinciliği, 2006 yılında Orhan Pamuk ile Nobel Edebiyat Ödülü, 2015 yılında Aziz Sancar ile Nobel Kimya Ödülü, Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın kazandığı pek çok prestijli ödül, voleybolcularımızın kaldırdığı sayısız kupalar…
Bugün Türkiye, hızlı bir teknolojik devrim yaşıyor. Potansiyel sahibi genç yeteneklerin ilgisini çeken ve girişimcilik kültürünü teşvik eden inovasyon merkezleri hızla çoğalıyor. Ülkenin savunma sanayii, yapay zekâ, yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere en son teknolojilere odaklanması küresel teknoloji arenasındaki yerini sağlamlaştırıyor. Türkiye artık kendi arabasını, savaş uçaklarını, insansız hava araçlarını, denizaltılarını ve savaş gemilerini üretiyor. Bu savunma sistemleri dünya çapında büyük talep görüyor ve Türkiye bu sektörde artık önemli bir ihracatçı konumunda…
Nitekim, Türkiye’nin muazzam ilerleyişine darbe vurmak isteyenler, tüm zorlukları aşarak ayağa kalkmış, koşmaya başlayan bu ülkeyi dizleri üzerine çöktürmek için 15 Temmuz’da son bir atak daha yaptılar. Ancak genci, yaşlısı, kadını, erkeği tüm halkın el birliğiyle o karanlık gece, yakılan demokrasi meşalesiyle aydınlık bir şafağa döndürüldü. Bugünlere kolay gelinmediğini bilen herkes oradaydı… Hasan’ın torunu, Mehmet’in kardeşi, Derya’nın kızı… Demokrasiyi, Cumhuriyet’i; Atatürk, silah arkadaşları ve bu uğurda can veren binlerce vatan evladının bin bir zorlukları aşarak kurtardığı bu cennet vatanı müdafaa etmek için…
Geçmişten bugüne, yaşanan zorluklara rağmen, Atatürk’ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe durmadan yürüyen Türkiye’nin; ilerlemeye, çağdaş ve evrensel değerlere, adalete, eşitliğe, akla ve bilime olan bağlılığı, onu küresel ortamda önemli roller üstlenen bir siyasi ve ekonomik güç haline getirdi. Şimdi, Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken, 1923’ün o soğuk ekim akşamında Ankara’da yankılanan sözleri hep birlikte bir kez daha haykıralım: “Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Türkiye!” Nice yüz yıllara…