LİBERALİZM (1980-2000)

Dünyanın farklı köşelerine özgürce seyahat edebildiğiniz, sınırsız çeşitlilikle bilgi ve ürüne ulaşmanın mümkün olduğu, farklı pazar olanaklarını özgürce keşfedebileceğiniz, özel girişimciliğin sonuna kadar desteklendiği, uluslararası piyasa ve topluma entegre olmuş bir ülke düşünün. Tüm bireylerin kanunlar önünde eşitlikten ve kendini özgürce ifade edebilme hakkından yararlandığı bir ülke… Kapalı bir ekonomiden, daha açık ve küresel bağlantılı bir sisteme geçiş yapılan bu dönemde, Türkiye’nin vizyonu da işte tam olarak buydu.

1980’de Türkiye demokrasisinin uğradığı kesinti ardından yapılan ilk serbest seçimle iktidara gelen yönetim, bu vizyonu benimsiyordu. 1985’ten itibaren hızlıca ekonomide liberalleşme adımları atıldı. Hükümet ticareti serbestleştirdi ve yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye çekecek reformları art arda yürürlüğe koydu. İnşaatı başlamış olan, Asya’yı Avrupa’ya bağlayacak ikinci boğaz köprüsü Türkiye’nin dünyayla sıkılaşan bağlarını temsil ediyordu adeta…

Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalında başladığı yeni işindeki mesaisi az önce bitmiş olan Derya, ışıl ışıl İstiklal Caddesi’nde, her geçen gün bir yenisi açılan mağazalara bakarak yürüyordu. Her gün aynı yolu yürüse de gördükleri sürekli değişiyordu. Bir gün yepyeni bir televizyon dükkânı, bir gün ithal bir giyim markası, bugün ise bir cep telefonu bayii… Beline iliştirdiği çağrı cihazına baktı. Daha geçen sene aldığı bu aletin modası geçmek üzereydi… 

Ekonomik serbestleşme hamleleriyle birlikte devlet, üniversiteler, televizyonlar, hastaneler gibi tekel olduğu alanlarda serbest girişime alan açtı. İlk özel üniversite kurulmuştu ve özel bir televizyon kanalı vardı artık. Giderek daha fazla sayıda insan teknolojiyle tanışmaya, apartmanlar git gide daha yükseğe erişmeye ve gittikçe daha fazla çatıya uydu anteni kurulmaya başlamıştı. Orta sınıfın büyüdüğü, alım gücünün arttığı bu ekonomik genişleme ve çeşitlenme döneminin de elbette kendine has zorlukları bulunuyordu. Şehirler çok hızlı ve çok düzensiz büyümüştü. Kent kültürü büyük bir dönüşüm geçiriyordu ve halk arasında sosyal çatışmalar, huzursuzluklar yaşanmaktaydı.

Derya evine vardığında, kocası Ahmet’i çocuklarla televizyon izlerken buldu. Derya’nın iki eli de alışveriş poşetleriyle doluydu. Yardıma gelen kocası, belindeki boşluğu işaret etti. “Çağrı cihazın nerede?” Derya şaşırdı… Yankesiciler… Büyük şehirlerin yeni gerçeği olmuştu. Sorun etmediler. Ahmet başarılı bir girişimciydi, kısa zamanda büyüyen bir reklam ajansının sahibiydi. Cep telefonu alacaktı karısına. Hem artık bir gereklilikti, malum, iletişim çağı…  

Serbest ekonomiye geçiş kolay bir süreç değildi. Yol boyunca aksilikler yaşansa, kimi zaman krizler çıksa da nihayetinde ülke daha güçlü ve daha müreffeh bir hale kavuştu. Milenyum yaklaşırken herkes, Türkiye’nin artık giderek daha az engelle karşılaşacağından ve yeni binyılın Türkiye’nin parlayacağı bir dönem olacağından emindi.